Özgür yaşam arzusu bireyin kişiliğini geliştirme hakkından ayrı düşünülemez. Özel yaşam aynı zamanda bir özgürlük talebi olmaktadır. Özel yaşam hakkı ile bireyin mahremiyet alanı birbirinden içine girmiş kavramlardır. Bireyin toplumdaki diğer insanlarla sosyal temas içerisine girmesiyle sosyalleşme hakkı giderek özel hayata dahil olmaktadır.
İşçinin özgür yaşam arzusu işverenin menfaatleri arasında adil bir denge kurmayı beraberinde getirir. İşverenin işçiyi gözetme borcu, işçinin kişiliğinin korunması içe içe geçen kavramlardır. İşçinin kişiliğinin korunması, kişilik hakkına dahil olan özel yaşamın gözetilmesini de doğurur. Bu sebeple işveren, yönetim hakkını kullanırken işçinin özel yaşam alanına hukuka aykırı müdahalelerden kaçınmak zorundadır. İşveren, işçinin özel yaşamına dahil olan sosyalleşme hakkı ve iletişim özgürlüğü ile hangi boyutlarda müdahale edebileceği, bahsedilen özel yaşam alanının iş ilişkisini hangi hallerde etkileyeceği, etkilemesi halinde ise iş sözleşmesinin feshine imkan sağlayıp sağlamayacağı tartışılmıştır. Bu yapılırken de tarafların adli bir dengeye kavuşturulması amaçlanmıştır.