İnsan kişiliği, maddi ve manevi değerlerden oluşan bir bütündür. İnsanın, nasıl ki maddi varlığı koruma altına alınıyorsa aynı şekilde manevi varlığı da koruma altına alınır. Kişinin manevi varlığını oluşturan “şeref” tir. Doktrinde şeref kavramı genel olarak karma bir anlayıştan hareketle değerlendirilmekte olup yaygın olan görüşe göre şerefin, hukuki değer olarak kişinin kendisi hakkında saygın ve itibarlı bir kişi olduğu kabul edilmektedir. Şerefe karşı suçlar kapsamında en sık karşımıza çıkan suç tipi aşağılama, küçük düşürme amacıyla yapılan hakaret suçudur. Politikacılara karşı yapılan eleştirilere fikir özgürlüğü daha geniş kapsamda tutulmuştur. Ancak kanunda buna istisnai haller bulunabilir. Cumhurbaşkanının siyasetçi olmasına rağmen fikir özgürlüğü durumu hukukumuzda ayrıca düzenlenmiştir. Ana muhalefet partisinin bu maddeye tabi olmaması, aradaki eşitsizlik bizim konumuz olmamakla beraber; bu konuyu ne eleştiriyoruz ne de bu konuda yorum yapıyoruz. Bu kanun koyucunun görevidir. Hakaret konusu politikacılara, ünlülere, bilirkişilere yapılan yorumlarda mahkeme belli bir hoşgörü seviyesinde olmasına karşı cumhurbaşkanı örneği bu konunun istisnası olmuştur. Hakaret suçunda ağırlaştırılmış sebeplerden sayılacak olan kaç kişinin önünde, nerede, nasıl işlendiği alınan cezanın değişmesine yol açmaktadır. Bu durumun tarihte ilk örnekleri Roma Hukuku’nda görülmüştür. Roma Hukuku’nda da devletin belli bir kademesin de bulunan kişilere karşı işlenen hakaret suçları devlete karşı işlenmiş sayılır ve daha ağır cezalar verilir.