Elektromanyetik kirlilik günümüz iletişim teknolojisinin bir atığı; 1990’lı yıllarda özel televizyon kanallarının verici istasyonları ile başlayan bu serüven şimdilerde cep telefonlarıyla devam etmektedir. Uzun dönemde elektromanyetik kirliliğin önlem alınmazsa insan sağlığına büyük zararlar vereceği tartışmasız bir konudur. Zararların ortaya çıkması ve tespit edilmesi uzun zaman adlığından çevreye ve insana verdiği zararın tespitinin gerek mevzuat gerekse de hukuksal boyutlarının, genel düzenlemelerden çıkarılarak hukuksal anlamda net olarak ortaya konulması gerekir. Telefonların günlük yaşantımızın vazgeçilmezi olmasından beri baz istasyonlarının çekim kalitesi ile ilgili reklamları sıklıkla görmeye başladık. Her operatör, daha iyi kapsama alanları olduğunu vurguluyor. Peki, nedir bu kapsama alanı?İletişimin kolaylıkla sağlanabildiği yerleri içine alan noktalar. Kapsama alanı yani diyor ki, manyetik etkinin insan üzerinde daha çok hissedilmesi. Şimdiler de her binanın üzerinde baz istasyonu var, peki bunun gün içerisinde hangi değerler arasında çalıştığını kim, nasıl denetliyor? Elindeki cihazla, kendi evindeki manyetik etkiyi ölçüp bunu mahkemeye götüren vatandaş bunu nasıl delil olarak kullanabilir? Böyle bir düzenleme olmasına rağmen hukuki yönden mevcut değil. Bu durum işin hem hukuki hem teknik boyutunu kapsadığı için teknik hukuk alanına girmektedir.